Batıdaki anlamda felsefe itibarıyla Japonya’da öncü filozof olarak kabul gören Nishida Kitaro (1870-1945), felsefeyi, Doğu kültürü ile Batı kültürünü birbirine yansıtacak daha derin bir temel üzerine yerleştirebilme niyeti içerisinde, ‘Tarihi kültürümüzü arkaplana alarak yeni bir dünya kültürü yaratmak ne kadar mümkün?’ sorusuyla yola çıkar.
Nishida Kitaro’nun, ders esnasında birden konuşmaya ara verip bir süreliğine suskunluğunu bozmadan düşündüğü ve aniden ‘bilmiyorum’ diyerek odasına çekildiği durumların olduğu belirtiliyor. Dersler onun için adeta bir ‘düşünme’ atelyesi gibiymiş.
‘Hayatım çok basit bir hayattı. İlk yarısı tahtaya önümü verip oturdum, ikinci yarısında ise tahtayı arkama alıp ayakta durdum. Hayat hikayem, tahta önünde bir dönüş gerçekleştirmekten ibaretti’
demektedir.
‘İnsan, yaşamak için felsefeye ihtiyaç duyar’
Bu önerme Nishida Kitaro’ya aittir.
Nishida Kitaro, felsefeyi,
‘İnsanın içdünyasının, entellektüel farkındalığı’’
olarak nitelendirmekte.
Felsefe, farkındalık içerisinde (gerçekten) yaşama çabası ile başlar ona göre. Felsefeyi, bilgi amaçlı bir faaliyet olarak değil, ‘yaşamak’ eylemi ile yakından ilişkili olarak gördü. Çünkü ‘bir dünya hali’ deneyimi aracılığıyla dünya hayatının gerçekliği ile yüzleşir insan.
Nishida Kitaro için gerçeklik, saf deneyim demekti. Bunu ondan yıllar önce Ippen (1239-1289),
‘Çiçeği çiçeğe, bulutu da buluta sor, bana sorma ben bilmem.’
Matsuo Basho (1644-1694)
‘Çam ağacını çam ağacından, bambuyu da bambudan öğren’
ve Ryokan (1758-1831)
biçiminde ifade etmişlerdi.
Nishida Kitaro’ya göre felsefe, teorik unsurlar aracılığıyla değil, ‘davranışsal’ yapıdaki benlik’in, ‘kendisini gözlemlemesi’nden kaynaklanır. ‘Farkındalık’, içten gelen bir ‘uyanış’ olmadıkça felsefe olamaz.
Saf deneyim ona göre, gerçeği, ‘olduğu gibi bilmek’ demektir.
‘Kendi girişimi’ (müdahale, araya girme) olmaksızın, gerçeği bilmek.
Bununla, bir rengin, bir sesin, ne olduğuna dair herhangi bir sanı, zan, varsayımın dahi bulunmadığı durumu ifade etmektedir. Henüz daha ‘özne’ de, öznenin ‘nesne’sinin de olmadığı bir durum.
Ne ‘bilen’, ne de ‘bilme’nin varolduğu, sadece ‘bilinen’ ne ise ve ne durumda ise, onun bulunduğu bir durum olarak tarif eder. Duyuların önünde ‘ben’in bulunmadığı ve dolayısıyla duyulara karşı duran bir ‘o/sen’ olmadığı bir durum.
‘Duyuların karşısında duran bir nesne’ biçimindeki düşünce tarzının yapay birşey olduğunu düşündü.
Bir başka deyişle, ‘bilinç’ önünde duran gerçek bir ‘dış dünya’ bulunmakta şeklindeki tarifin yapaylığı.
Nishida Kitaro’ya göre bilincin deneyimlediği olgular, duygular ve istenç ile ilişkilidirler.
Nishida, ‘bilmek’ eyleminin, duygu ve istençten bağımsız olmadığını vurgular.
‘Birşeyi bilmek, nesne veya ‘ben-özne’nin önünde duran veya ‘ben-özne’ye nesne olan ‘o şey’ ile bütünleşmek, örneğin bir çiçek görünce, o ‘çiçek’ olmaktır.
‘Nesne gözüyle bakmak, nesne gözüyle düşünmek’
Gunhan's Blackboard
ギュンハンの黒板
0コメント