ANLAMAK
Hegel’e göre ‘kavramları tanımamak’, onları ‘anlamama’ya bağlanacaktır. Kavramlara yabancı olan, ifadeleri düşüncesiyle takip edemez ve düşüncesini yürütemez. İnsan, ‘anladım/anlıyorum’ kriteri olarak, ya birşeyi ‘o şekilde’ kabullenir, ya da önceki bilgi, tecrübeleri ile uyuşumunu kontrol eder.
Doğan kuşunun lokmasını, serçe yutamaz.
Kant, anlama sürecini, duyular yoluyla alınan verilerin usavurumu eylemi öncesi adımı olarak düşünür. Kant için insan bilgisinin iki kökeninden biri olan ‘kavram’ olmadan, bilgi meydana gelemez. Çünkü duyular, eşyanın bilgisini vermezler. Sadece eşyanın görünüşünü sunarlar.
Anlama yetisi Kant için, dünyayı bölünmüş ve ayrıklaşmış haliyle gören, mantıksal düşünme yetisidir. Dış duyulardan gelen görüler, birer kavram haline gelirler bu yetiyle. Zihin, anlama olayını gerekleştirmek için nesneye gereksinim duyar.
Kant’a göre insan anlayışı idealara ulaşamaz, fenomenler dünyasında kalır. İnsan sadece fenomenler dünyasına ait bilgilere sahip olabilir. İnsan, zihnini aşan fenomenler dünyası ötesinde kalan gerçeklik dünyasına dolaysız ulaşamaz.
Peygamberin ‘Rabbime misafir olurum’ demesi ortalığa yayıldı. ‘O beni doyurur, su verir’ sözü, manevi yemekten kinaye oldu.
Bunu hiç yorumlamadan kabul et ki boğazına bal ve süt gibi lezzetli gelsin. Çünkü yorum,
İhsan edilen şeyi geri vermektir. Çünkü yorumcu, gerçeği hata görür. Halbuki bu hata görmesi, aklının zayıflığındandır. Bütün akıl içtir. Parça akıl ise deri.
Kendini yorumla!, sözleri değil.
Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi,
Dilsiz kulaksız sözü, can gerek anlayası.
Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik,
Gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi.
(Yunus Emre)
O olmadıkça, o şeyi tamamıyla bilemezsin. Allah hışmı, bence rahmettir.
Lacan, gerçeği anlamanın mümkün olamayacağını iddia eder. Konuşan veya yazan ile dinleyen ve okuyan, aynı terime aynı anlamı yüklemezler.
Herkes bana kendi zannınca dost olur’ diyerek, öznelliğe vurguda bulunmaktadır. Her insanın kendi öncellikleri bulunduğunu anlatır. Ancak her ne kadar bedenin ışığı göz olsa da, ona göre gören, can gözüdür.
Lacan’a göre gerçek anlama, ‘yanlış anlama’dır. Çünkü Lacan’a göre, adlandırılabilen şeylerin ötesinde yatan, adlandırılamayan dünya asıl gerçeğin alemidir.
Levi-Strauss’a göre anlamak, herhangi bir türden veriyi başka bir dile tercüme edebilme becerisidir. Kurallar olmadan tercüme yapılamaz. Anlamdan bahsetmek, kurallardan bahsetmektir. Düzen olmaksızın kavramak imkansızdır. Wittgenstein da dille kuralın anlamdaş olduğunu savunur. Zihnin anlam verebilmesi için kaostan düzene geçebilmesi veya zihnindeki kaosa belli bir düzen verebilmesi gerekmektedir.
Suretten kurtulmadıkça, gerçeği göremezsin. Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince, suyun, toprağın dışında suretler görürsün. Uyanınca anlarsın ancak.
Aykırılık, ihtilaf, görüş ayrılıklarındandır. Kendile değil, ışığa bakmalıdır.
Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halkı topladılar. Halk file ellerini sürdü. Birisi hortumu elledi; ‘fil bir oluğa benziyor’ dedi. Başka biri kulağını elledi; ‘fil bir yelpaze gibi’ dedi. Bir başkası ayağını elledi; ‘fil bir direğe benziyor’ dedi. Bir başkası sırtını elledi; ‘‘fil bir taht gibi’’ dedi.
Gunhan's Blackboard
ギュンハンの黒板
0コメント